Bu gün, bu satırları yazarken şunu düşündüm,  tüm hayatım boyunca her İstiklal Marşı okuyuşumda,
tüylerimin diken diken oluşunu ve gurur ile bayrağımızın gökyüzü ile  birleştiği yere bakarak okuduğum İstiklal
Marşımız geldi aklıma. O öyle bir marş ve öyle yaşadığımız olaylar ile
özdeşmiştir ki bir anlığına bile o marşın yerine başka bir marş olsa diye
geçiremeyiz aklımızdan. Öylesine bize yazılmış, içimizdeki milyarlarca duyguya
tercüman olan bir marştır ki gerçekten de Allah bu millete bir kez daha bir
marş yazdırmasın diye yine bir Mehmet Akif Ersoy sözü ile devam ediyorum yazıma.
    İstiklal Marşının yazılması için para ödülünü duyan
Mehmet Akif Ersoy,  marşını yazmaktan
vazgeçmiş.  Ben,  memleketimin marşı için yazılacak şiirden para
alacak adam değilim deyip,  şiiri
yazmayan Mehmet Akif Ersoy’u arkadaşları,  ikna etmeye çalışırlar. O para ile istediğini yapabileceğini
ve Mehmet Akif Ersoy’un adına bir söz verdiklerini söylerler. Biz senin adına
bir söz verdik dedikleri zaman Mehmet Akif Ersoy, söz verdiyseniz yazacağız o
zaman der. 12 gün gibi bir zamanda yazmayı tamamlamıştır. İmzasız göndermiş
meclise. 
        Ben, ezelden beridir hür
yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?Şaşarım sözleri, gece
yatarken aklına gelir. Yattığı yerden elini atar kalem yok,  kalemi bulamayınca trapzanlardan yani
tahtalardan bir çivi söker ve sabaha kadar unuturum diye gün ışığında duvara
yazar dizelerini.  Bir insan düşünün
memleketi için yazdığı marş karşılığında para verecekler diye imzasız
gönderiyor şiirini.  İnsan ki arkadaşları
kendi adına söz verdiği için kıramayıp yazıyor. 
      Mehmet Akif Ersoy için ne desek az kalır. Bu
gün İstiklal Marşımızın kabulünün üstünden 97 yıl geçmiş ve bize noksansız aynı
derin duyguları, milli duygularımızı, birlik bütünlüğümüzü ilmek ilmek işliyor.
Bir bütün halinde aynı bayrak, aynı vatan, aynı duygular içinde yaşamaya devam
etmek dileğiyle.
                                                                                                 CEYDA
GÜNAY