MİNDERZADE KONAĞI

Yaşlılığın vermiş olduğu ağırlıkla birbiri üzerine yığılan bu evlerden minderzade, koca bir geçmişi de ufak bir tebbessümle anımsıyordu. Hatırlanacak onca şey sadece bundan ibaret değildi.  Bazı zamanlar , yorgun göğüslerindeki çatlamış süt damarları gibi acı bir sızıntı duyuyordu .
Yaşlı çınarın gidişine bile alışamamış olan minderzade konağı son zamanlarda çok durgundu.
Şimdi yüreği dargın düşlere gebe bir kadının sancısı gibi müthiş yıkımın hem gelmesini bekliyor hem de gelmemesi için tüm yorgunluğu bir kez daha sırtlayarak daha güçlü durmaya çalışıyordu. Vazgeçenler, kendini batık bir geminin ucunda hissederek diğerlerinin üzerine bırakanlar vardı, en çokta bu zordu. Hem dayanma hissi hem de vazgeçenleri geri döndürme hissi…
Olumsuz bir külçe düşünceyi bırakınca omuzlarından biraz rahatladığını hissetti ve ahşap balkonun kırık tahtalarına bakıp eski bayram günlerinde sarkan çocukları düşledi. Düşüncelerin silikleşmeye başlamasıyla şunu söyledi kendine ‘GERİYE NE KALDI Kİ’ dedi ve yavaşça bıraktı kendini.
Ardından onun bu hareketini sabırsızlıkla bekleyen diğerleri de bıraktılar kendini. Gölgesi alçak zeminlere inen tüm evler gibi şimdi bir yığın toz bulutu, bir yığın çürümüş düşler, bir yığın yaşanmışlıklar bir yığınsa gidip gelmeyenlere birikmiş öfke nöbetleri kabardı kaldı …