Görünce anladım, geçen onca saman alevi zamanda seni ne kadar
özlediğimi,
Umursamaz tavırları doldurup
uzaklaştığım günde göremediğim,
Farkında olmadan beni saran
yosun mavisi soğuk düşlerde göremediğim,
O kan kırmızısı dudaklarının
beni görünce titremesiyle anladım ...
CEYDA GÜNAY
ÜNİVERSİTEDE NASIL PARA KAZANILIR , PARA KAZANMA YOLLARI VE İMKANLARI
By Ceyda - Mart 17, 2018
ÜNİVERSİTE'DE PARA KAZANMA YOLLARI VE İMKANLARI NELER, NASIL PARA KAZANILIR, Üniversite'yi kazandığım zaman güzel bir işte çalışıyordum.Bu
sebeple üniversiteye gitmemeyi bile düşündüm. Sonunda kararımı gitme yönünde
aldım. Yaşıtlarım ile aynı dönemde üniversiteye gitmemiş, daha sonra giderim
diye de çalıştığım işte kazandığım paralarımı, hesap açıp orada biriktirmeye başlamıştım.
Ailem de üniversiteye gidip gitmeyeceğimi sormuş bende gitmeyeceğimi söyleyince
ev almaya karar vermişlerdi. Para biriktirmeye ya üniversiteye gidersem diye
başlamıştım. Üniversiteyi kazanıp kaydımı yaptırmak için Antalya'ya gittim.
Çevremdeki herkes çok pahalı bir şehir olduğunu, yaşarken zorlanacağımı
söyledi. Bende bir süre hesabımdaki paralarla idare edeceğimi, sonrasında iş
bulup çalışarak üstesinden gelebileceğimi düşündüm. Antalya'ya gittim.
Okulun ilk
aylarında çalışmadım ama parada harcayamıyordum :) ya iş bulamazsam düşüncesi
sarmıştı. Kaldığım yerde pahalı ve kişi başı elektrik, su parası alan bir
yerdi. Bir ayda almıyorlardı, on beş günde elektrik ve su parası
alıyorlardı. Üniversiteye gidecek olan varsa aranızda, gireceği özel yurtlarla
sözleşmede bulunmasın, şartları iyi konuşsun. Gittiğiniz şehirde babanız veya
ailenizin meslek grubuna göre lüks ve ucuz konaklama alanları var. İyi
araştırarak, bunlardan birine yerleşmeye çalışın. Bende o yurtta 1 ay kaldım.
Babamın işi sebebiyle, orman bölge yurduna geçip çok cüzzi bir miktara
kalmıştım.
Kalma işini
çözünce iş araştırmaya başladım. Okulda kısmi zamanlı çalışmaya başladım.
Sizinde üniversiteniz büyükse, bu fırsatı değerlendirebilirsiniz. Kaldığım
yurtta yemekleri kendimiz yapıyorduk. Bana da kısmi zamanlı işte yemekhane
düşmüştü. Gerçekten bu bir şanstı ve işimde basit bir işti. 3 saat yemekhanenin
personel bölümünde, turnike başında kart kontrolü yapıyordum. İşimin bitmesine
15 dakika kala bende personellerle birlikte yemek yiyordum. İkinci
öğretim okuyordum. İşim bitince yemeğimi yedikten sonra Fakülteme geçiyordum.
Yemekhanede çalışan, hafta sonları ek iş için organizasyon yapan,
açılışlara giden abiler ile tanışmıştım. Beni de hafta sonu 3 -4 saatliğine
organizasyonlara götürüyorlar 30 veya 40 lira para veriyorlardı. O işten de
kazanmaya başlamıştım. Bir sene böyle geçti ve yaz ayı geldi. Memlekete döndüm.
Arkadaşımın çalıştığı partinin seçim bürosuna, siyaset bilimi okuyan bir
stajyer arıyorlardı. Görüşmeye gittim, işe alacaklarını ne kadar para
istediğimi sordular. Bende ücreti söyledim. patronum olan seçim bürosundaki
aday, söylediğim fiyattan fazla bir miktar söyleyerek yarın işe başla demişti.
İşim çok rahattı. Tekrar okul açıldı. Antalya'ya döndüm. Yine kısmi zamanlı
çalışıyordum.
Başvurmama
rağmen çıkmayan devlet yurtlarına yine ara dönemde başvurup sonunda
başarmıştım. Okulun içindeki deniz manzaralı, ayda 110 lira olan yurda kaydımı
yaptırmıştım.Hafta sonları bu sefer organizasyon işlerine gitmiyor, ajanslar
eşliğinde tadım desteğe gidiyordum. Şansıma o dönem, okulun yanındaki büyük Avm
de tadım-desteğe veriyorlardı. Bir sene de tadım destek ve okuldaki kısmi
zamanlı işim de geçmişti. O yaz çalışmadım. Sonraki sene kısmi zamanlı işe
başvurum kabul edilmedi. Ben tadım-destek ve organizasyonlara devam etmiştim.
Üniversiteye giderken hesabımda 3000 lira para olmuştu. Üniversite de çalışarak
7000 liraya çıkarmıştım. Son sene kendimi spora, sanata, derslere verdim
ve dedim ki ihtiyacı olanlar çalışsın biraz da. Etrafımdaki arkadaşlarımı
eskiden çalışmış olduğum işlere yerleştirmiştim.
Son
sene, resim dersi alıyor, derslerime çalışıyor, Zumba ve pilates yapıyor ve bol
bol geziyordum. Okul bitti Antalya'da bir yaz tatil yapmıştım. Tabi bu tatilde,
bir tane yaz okulu dersim olduğu için, yine devlet yurdunda kalıyordum. Yaz
bitti ben memleketime dönecekken hesabımda yine param vardı. Bana
Antalya'da yaşayamazsın diyen herkes beni öyle bir korkutmuş olmalı ki, ben
sürekli çalışarak ve para kazanarak bu işi biraz abartmıştım:)
Size tavsiyem üniversite okumak için üniversite okumayın, gezin, eğlenin,
dersleriniz kesinlikle ihmal etmeyin. Çalışın, en azından bir kısmi zamanlı
veya part time kendinize göre bir iş bulun. Bu sizi hem aktif, hem girişimci,
hemde çevresi olan biri yapacaktır. Öz güven sahibi olursunuz, ailenize parasal
olarak yük olmaz ve bir yere gitmek isteyince, para gelecekte gideceğim diye
düşünmezsiniz. Ben biraz fazla hesaplı olduğum için, biraz fazla para
kazanmıştım. Yani daha az harcayınca paramdan az bir miktarsa gitmişti.
Bunu ayarlayabilirsiniz ;) inşallah kendinize göre bir iş bulur,
üniversitenizde rahat günler geçirirsiniz. Üniversite okuyanlar ise diyecek bir
şey yok. Sizde etrafınızdaki birkaç kişiye bahsederek yardımcı olabilirsiniz:)
esen ve hesaplı kalın :)
BEKLEMEK , CEYDA GÜNAY ŞİİRİ , ÖZLEM , HASRET ŞİİRLERİ
By Ceyda - Mart 17, 2018
Hasret özlem şiirleri, özlem içeren şiirler, hasret şiirleri kategorisine giren şiirim.
BEKLEMEK
Sarı sıcak düşlere mi dalacaktım
gece çökerken?
Böyle mi bekleyecektim geleceğini?
Eylülün ıslak yüzünü hüzün kaplarken,
Neyi, ne zamana kadar bekliyordum?
Söyler misin bu eylül mü usulca geçti bizden?
Islak zeminlerde sönmeyen izmaritlerine mi daldın?
Neden bu kuruluğun, tatsızlığın?
Neden var olan gitmelerin ama dönmeyişlerin ?
CEYDA GÜNAY
KANLICA MANTARI - ÇINTAR MANTARI KAVURMASI , NASIL YAPILIR , TARİFİ , HAZIRLANIŞI, NEREDE YETİŞİR, Nasıl Temizlenir, hangi ayda çıkar, nasıl yenir, Faydaları nedir
By Ceyda - Mart 16, 2018
MELKİ YEMEĞİ, KANLICA MANTARI , ÇINTAR MANTARI KAVURMASI , NASIL YAPILIR , TARİFİ , HAZIRLANIŞI, NEREDE YETİŞİR, Nasıl Temizlenir, hangi ayda çıkar, nasıl yenir, nerenin , faydaları nedir Çıntar mantarı nasıl pisirilir cevapları ...
Merhaba sevgili okurlarım, mantarlarım gündem olmaya
devam ediyor. Yöresel adlarından ziyade mantarları yazarken bir araştırma yapıp, sonrasında mantarlar kitabından edindiğim
bilgilere göre yazıyorum. Yine de yöreden yöreye değişen mesela, Kuzu kulağı
mantarının yapılışını başka bir tarifimde yazmıştım. Orada bunun bir ot
olduğundan bahsedildi. Bu yörede kuzu kulağı mantarı ve çanak mantarı diye
geçiyordu. Sizin yörelerde farklı olabilir. Yorum kısmında lütfen bunu bildirin
ki hepimiz hem yörelerimize göre değişen
adları hem de mantarlarımızı tanıyalım. Ben, bir mantar nasıl daha lezzetli olur,
hangi mantarlar yenir, öncesinde detaylı bir araştırma yapıp, sonra yazılarımı
ortaya koymaktayım. Şimdi bizim oralarda ( MUĞLA ) Çıntar olarak bilinen ama gerçekte
ismi kanlıca mantarı diye geçen bu mantarın yemeğini size anlatacağım.
KANLICA MANTARI YEMEĞİ TARİFİ, Çıntar mantarı nasıl pisirilir
KANLICA MANTARI, ÇINTAR MANTARI KAVURMASI , NASIL YAPILIR , TARİFİ , HAZIRLANIŞI, Çıntar mantarı nasıl pisirilir, NEREDE YETİŞİR, Nerenin, Nasıl Temizlenir
Kanlıca Çıntar Mantarı Nasıl Temizlenir, Önce kanlıca mantarlarımızı( Çıntar mantarımızı ) yıkayıp
suyunu atması için süzgeçte yarım saat bekletiyoruz. Sonra kavurma yapacak gibi
doğruyoruz.
MALZEMELER:
Topladığımız Çıntarlar,
Soğan,
Kuru veya yaş biber,
Yağ,
Salça,
Pul biber,
Karabiber
Tuz
KANLICA MANTARI TARİFİ VE MALZEMELER;
Tavaya yağ koyuyoruz,
1 adet soğan doğruyoruz,
3 adet kuru biber veya 3 yaş biber doğruyoruz,
Yemek kaşığının ucuyla isteğe göre salça koyuyoruz,
Çıntarı koyuyoruz,
Çıntar kendi suyunu salıyor,
Çıntarın suyunu çekmesini bekliyoruz.
Bir süre kavuruyoruz,
Sonra pul biber ekliyoruz,
İndirdiğimizde de karabiber ekliyoruz.
Afiyet olsun.
Bu gün annesinin öldüğü gündü.21 Aralık gecesi, ciğerlerini söken öksürüklerini, rengi kaçmış, tahtalarının arasından farelerin çıktığı, güneş görmeyen hep geceyi andıran koridorun sonunda kulaklarını tıkayarak hıçkırarak ağlıyordu. Annesinin hırıltılı bir sesle sanki öksürüğün ona birkaç saniye müsaade ettiği bir anda Kemal dediğini ve bunu katlanılmaz derece sanki son nefesini veriyormuşçasına çıkan sesiyle seslendiğini duyar gibi oldu. Yanına koştu. Annesinin solmuş yüzünü avucunun içine alarak sanki ona iyileştirici bir güç vermek istiyordu. Yastığa yayılmış saçlarının terden yapışmış olduğu gördü. Griye çalan önündeki beyazlar onu melek edasıyla süslüyordu. Saçları besinsizlikten kurumaya yüz tutmuştu. Kemal’in yüzüne değen avuçlarına dokundu. Kemal annesinin ellerinin ne kadar da güçsüzleştiğini dokunuşundaki hafiflikten anladı. Susuyordu. Annesi yine öksürürse ağlamayacağına dair içinde kendine sanki gezmeye gidersek şeker istemek yok diye tembihlenen çocuklar gibi tembihliyordu. 9 yaşında kendine neler söylüyordu. Hiçbir zaman çocuk olduğu hissetmedi. En basitinden bir oyuncağı bile olmadı. Annesi nefes alırken sanki o nefesi veremeyecek gibi konuşmaya başladı. Annesinin yüzüne bakamıyor. Eskimiş halının kirden boza çalmış halı saçaklarına bakıyordu. Oğlum sen iyi bir insansın bir gün yalnız kalırsan da bu hiç değişmeyecek … diyerek sözcükler boğazına kaçmışçasına cümleyi tamamlayamadan öksürmeye başladı. Basık tavan ve loş odada yoğun bir nem ve küf kokuyordu. Tavandan damlayan yağmur taneleri duvardan oradan da kurulu tenekeleri arasından içindeki kovanın gözüktüğü sobanın döşeği altına geliyordu. Kahverengisi solmuş sarı muşambanın kenarları dalga dalga kararmıştı. Altı ise küflü ve karaydı. Annesinin yattığı demir karyolaya da oturamıyordu. Öncesinde 2 defa göçmüştü. Annesinin öksürüğünden parçalar geliyordu. Kanlı öksürük nöbetleri yerini ciğerlerinden kopan parçalara mı bırakmıştı. Annesinin ağzından çıkan son sözleri hatırlayıp, sitem dolu bir ağız dolusu sözcük ve küfür savurdu havaya. Küfretmeyi sevmezdi ama son bir yıldır söylerken düşündüğü anlamı olmayan küfürlerin, ağzından çıkışını takip edemeden ahşap zeminli evlere doğru savuruyordu. Babası çok asabi bir adamdı. Sinirlerine hakim olamadığı zamanlarda ettiği küfürler Kemal’i çok öfkelendirir, bağırmasına eklenen küfürler canını acıtır, Yorganın altında içini çeke çeke ağlardı. Bir gece gelip babasını götürmüşler bir daha da görmedi.
Avuç içinde ben olması ne anlama gelir, avuç içinde ben çıkması, avuç içinde sonradan çıkan ben, manası nedir, neden olur, nasıl geçer, geçer mi, avuç içinde sonradan ben çıkması gibi soruların cevapları vardır.
Merhaba sevgili okurlarım,
Bu gün size belki de daha önce hiç duymadığımız bir
şeyden bahsedeceğim. Bazı insanların yumurta bile kırsa lezzetinden
yiyemediğimiz, bu nasıl bir şey ya dediğimiz zamanlar olur. Bana da üniversite
de arkadaşlarım etsiz yaptığım basit yemekler için bunun içinde et mi var
dedikleri çok oluyordu.
Onlara, içine et koymadığım ama öyle hissettiren ne
varsa tek tek ayrıştırıyordum. Yine de bulamıyorduk, neyin böyle
düşündürdüğünü. Sonra aynı malzemelerle arkadaşlarım yemek yapıyordu. Olmuyor işte
diye bir hışımla çöpe döküyorlardı. Buradan hepsini selamlıyorum, aklıma geldi
o günler yine gülmeden edemedim J Bu sadece
arkadaşlarıma özgü bir şey değildi, genel olarak yemeklerimi yiyenlerin ortak
fikriydi. Bir gün bir misafirimiz yemeklerimi yedikten sonra bana dönüp avcuna
bakabilir miyim dedi, gösterdim tabi ya dedi. Şaşırdım yüzüne bakıyordum.
Bana,
senin elinde ben var dedi. Serçe parmağımın
ortasındaki beni görünce bende şaşırmıştım. Yani dedim. Yani avcunda ben olan
kişinin yemekleri çok lezzetli olur. Soğan kavursa tadından yenmez dedi. Şaşırdım,
gerçekten duyunca kendimi garip hissettim. Böyle bir şey olabilir miydi? Üzerinden
zaman geçti, artık alışmıştım tepkilere.
Nişanlıma bahsettim çok şaşırdı. Yemek
tarifleri yazmam için blog fikrini o sunmuştu. Buna olan şaşkınlığını da gizleyemedi
ve yazmamı söyledi. Bende biraz düşününce sizinle paylaşmaya karar verdim. Etrafınızda
eli benli biri varsa şanslısınız, onları kaybetmeyin ;) lezzetli günler.
Kadersizliğini dipsiz uçurumlara dökmek için ilerliyordu.
Gerisinde, bir avuç saman alevi
düş ve
tükenmişliklerin dişleri
arasından söktüğü anıyı da
içlerine katarak, ağır ağır
yaklaştı.
Fırtınanın kokusu çok uzaktan geliyordu.
Yükselen dalgaların çağrısı ona
mıydı yoksa
Dökmek istediklerine miydi?
Bilinmezliklere gebe
ilerliyordu.
Kalemine çöken ağırlıklar,
ayağına mı çöküyordu? Tökezleyişi,
yetim adımları,
bilinmezliklerin yamacına
mıydı, bilmiyordu.
Usulca bıraktı kendini,
taze bedenlere susamış uçuruma.
Seni sevmek dut yemeye benzer.
Hani dışarıdan güzel kokan,
daha dokunmadan dökülen,
narin,hassas bir dut.
Şimdi,seni sevmek dut yemeye benzer.
CEYDA GÜNAY
Bu gün, bu satırları yazarken şunu düşündüm, tüm hayatım boyunca her İstiklal Marşı okuyuşumda,
tüylerimin diken diken oluşunu ve gurur ile bayrağımızın gökyüzü ile birleştiği yere bakarak okuduğum İstiklal
Marşımız geldi aklıma. O öyle bir marş ve öyle yaşadığımız olaylar ile
özdeşmiştir ki bir anlığına bile o marşın yerine başka bir marş olsa diye
geçiremeyiz aklımızdan. Öylesine bize yazılmış, içimizdeki milyarlarca duyguya
tercüman olan bir marştır ki gerçekten de Allah bu millete bir kez daha bir
marş yazdırmasın diye yine bir Mehmet Akif Ersoy sözü ile devam ediyorum yazıma.
İstiklal Marşının yazılması için para ödülünü duyan
Mehmet Akif Ersoy, marşını yazmaktan
vazgeçmiş. Ben, memleketimin marşı için yazılacak şiirden para
alacak adam değilim deyip, şiiri
yazmayan Mehmet Akif Ersoy’u arkadaşları, ikna etmeye çalışırlar. O para ile istediğini yapabileceğini
ve Mehmet Akif Ersoy’un adına bir söz verdiklerini söylerler. Biz senin adına
bir söz verdik dedikleri zaman Mehmet Akif Ersoy, söz verdiyseniz yazacağız o
zaman der. 12 gün gibi bir zamanda yazmayı tamamlamıştır. İmzasız göndermiş
meclise.
Ben, ezelden beridir hür
yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?Şaşarım sözleri, gece
yatarken aklına gelir. Yattığı yerden elini atar kalem yok, kalemi bulamayınca trapzanlardan yani
tahtalardan bir çivi söker ve sabaha kadar unuturum diye gün ışığında duvara
yazar dizelerini. Bir insan düşünün
memleketi için yazdığı marş karşılığında para verecekler diye imzasız
gönderiyor şiirini. İnsan ki arkadaşları
kendi adına söz verdiği için kıramayıp yazıyor.
Mehmet Akif Ersoy için ne desek az kalır. Bu
gün İstiklal Marşımızın kabulünün üstünden 97 yıl geçmiş ve bize noksansız aynı
derin duyguları, milli duygularımızı, birlik bütünlüğümüzü ilmek ilmek işliyor.
Bir bütün halinde aynı bayrak, aynı vatan, aynı duygular içinde yaşamaya devam
etmek dileğiyle.
CEYDA
GÜNAY