ÖNYARGI

   Hiç düşündünüz mü yargı ve ön yargı neydi?
  Ben bildiğim kadarıyla söylemeye çalışayım, yargı,bir konu
hakkında olumlu ve olumsuz fikirlerimizi söylememize deniyor.Bir nevi eleştirmek ama eleştiri olayın sonucunda olur.Siz hiç bir kitabı 
veya filmi her neyse daha yazılmadan,eleştirebilir misiniz?Yargılamak da buradan gelmiyor mu zaten.
    Peki ön yargı ne?Adı üstünde,daha bir olay gerçekleşmeden,sona ermeden o konu hakkındaki olumlu ve olumsuz görüşlerimizi belirtmemize deniyor.İyi bir şey mi?İyi bir şey olduğunu düşünmüyorum.Bu,çoğu zaman sizi olmadığınız gibi gösterir.Mesela sırf giyimimizden dolayı,bu kişi renkli giyiniyor
acaba erkeklik düşüncesinden vazgeçmek üzere mi,bu kişi hep kısa giyiniyor amacı ne ?veya evden çıkmadan sürekli ders
çalışıyor,aklını yitirmese bari gibi daha örnekleri çoğaltabiliriz.Bu örnekler de olduğu gibi,kişiyi tanımadan hakkında peşin hükümde bulunmaktır.
     Bu, toplumda artık sıradan bir durum haline gelmiş,konuşmadan ve o kişi kimdir,nelerden hoşlanır bunları bilmeden hakkında konuşuluyor olmasıdır.Toplanan küçük gruplarda bahsi geçip,bir kişinin söze girmesiyle herkesin en az bir cümle bulması,çokta şaşırılacak bir durum değildir.Bir de karşı tarafı düşünelim,duyduğu birkaç cümle ile hayal kırıklığına uğrayan hiç böyle
düşünmemiştim bu nasıl olur diyen kişileri.
       Bu kişiler de zamanla el alem ne der düşüncesinin psikolojisini hissetmeye başlayacak ve kendi olmaktan çıkıp toplumun yarattığı bir birey olarak yaşamaya başlayacaktır.Güzel bir şey mi aynılaşmak?Herkes aynı giyinsin,tek düze,sade,aynı şeyleri düşünen insanlar olmak güzel bir şey mi? Unutmadan şu da var insanlar siz, onlar ne düşünür diye dikkat etseniz yine düşünecek bir şey bulurlar.O yüzden siz kendiniz olun ve istediğiniz gibi yaşayın.Şu yaşınıza kadar düşünün ne zaman kendinize göre yaşadınız,hep diyenleri duyar gibiyim.
      Peki bir kez olsun ayna da giyinirken bu olmaz ne derler demediniz mi ? Artık demeyi bırakın zaten kısacık hayatın,geri
kalan kısmını da kendimize göre yaşayalım.El alem,konu komşu ne der diye düşündükçe onların istediği bir hayatı yaşamış olacağız.Siz kendinizi bilin,yaptığınızın doğru olduğuna inanın,konu komşu varsın konuşsun varsın değerlendirsin.Ön yargılardan uzak bir hayat yaşamanız dileğiyle,var olanları ise hiç duymadan hayatınızı yaşamanız dileğiyle:)
                                                                                          

 Kalbi yufkadan inceydi. İnce düşünceleri herkesi kendine hayran bırakırdı.  Diğer arkadaşı nereye varabilmişti? Saatler sonra onu düşünüp tekrar panik bir şekilde, çarpan yüreğini avucuna alır gibi elini yüreğinin üstünde tuttu ve dışarıya çıkmasını engeller gibi bastırdı. Gece, nelere gebe olduğunu merak eder gibi aydınlanmaya yüz tutuyor bir yandan da hiç aydınlanmayacak gibi yavaş yavaş çöküyordu. Issız olduğunu düşündüğü bir sokağa girmişti. Sağa sola baka baka ilerliyordu. Büyüyen gölgelerle yarışıyor ayağından çıkmaya yüz tutan botları sürüyerek taşıyordu. Geçtiği sokağın örülmüş duvarının pirketeleri arasından yağmurun tozları yıkayarak akıttığını eline değen tozlu suları görünce anladı.  Yağmur sokağı tozlarıyla birlikte taşıyordu. Karanlıkta bir el çekti onu kendine doğru. Sanki eliyle havaya kaldırmış gibi tepkisiz kaldı. Yoksa yakalanmış mıydı? Kimdi bu? Az sonra karanlığa alışan gözleri iki duvar arasını biraz olsun aydınlatmışa benziyordu. Saçlarının beyazları siyah saçlarıyla harmanlanmış kıvırcık saçlarında uyum içinde sarmalanmıştı. Tanıdık gelen bu gözleri hafızasında arıyordu. İkisi de soluk soluğa nefes alıp veriyorlardı. Elini yakasından çekerse sanki rahat bir nefes alacaktı. Karanlığa alışan gözleri iyice kısılmış siluetinden başka bir şey göremiyordu. Bir arabanın sokak arasına doğru arabayı durdurduğu görünce gelen ışıkta gözlerini hiç açamaz hale geldi. Acaba beni mi arıyorlar diye düşündü. El bu sefer yakasından omzuna kaymıştı. Elinin tersiyle acıyan gözlerini sildi. Arabadan potin sesini andıran ayakkabılı insanlar indi. Koşarlarken şarjörlerinden sesler geliyordu. Kalbi beyninin içinde atıyordu. Nefes alırken sesli mi nefes alıyordu, onu bile düşünür oldu. Yanındaki adam eliyle duvara yasladı. Şimdi nefesleri sık sık ve kesik kesikti. Duvarla bir bütün olmuşlardı. Adam eliyle çekerek Kemal’i bir yere götürüyordu. İyice daralan iki duvar arasına gelene kadar ilerlediler. Eliyle duvarda bir şeyler arıyordu. Pirketelere vurmaya başladı ve vurduğu yerler içine doğru göçüyordu. Sağ bacağını uzatarak içeri girdi. El feneri duvarlar arasında geziyordu. El fenerinin yansıması arasında  Kemal’i içeri çekti. Neler oluyordu? 

CEYDA GÜNAY ŞİİRİ , AŞK ŞİİRİ, SEVDA ŞİİRLERİ

   Bir çoğumuz kitap okumak yerine film seyretmeyi,film seyretmek yerine ise kitap okumayı tercih ederiz.Mesela, siz daha okuduğunuz kitabı  heyecanla  anlatmaya başladığınız anda şu cümleyle karşılanır, bir an anlatmak üzere olduğunuz kitabı bırakır düşünmeye başlarsınız.:) Yazımı okurken

çoğunuz o cümleyi hatırlayıp gülümsedi bile. o cümle ise şu, kitabın filmi var mı ? aslında evet çoğu kitabın filmi var; ama bazı filmler kitapken güzel,bazı kitaplar da filmken güzel diye
düşünüyorum.Bugün size, izlemekten sıkılmadığım, tekrar tekrar izleyip, aynı heyecanı  yaşadığım  bir filmden bahsetmek istiyorum.Bu, aslında çoğumuzun izlemiş olma ihtimalinin, yüksek olduğu bir film. Filmimizin ismi, 'AKIL OYUNLARI'dır. Bu filmi, izlemeden bir süre  önce, iktisat gibi soyut bir derse calışmam gerekiyordu. Bu  ders ise  felsefe ve psikoloji gibi bir soyutluk değil, gerçek anlamda soyutluk barındırıyordu. :)  Hem zorlanıyor hem de öğrenmeyi çok istiyordum. O aralar, yoğunlaştığım 'NASH DENGESİ' teorisini, açıklayacak makaleler yetersiz kalırken, tesadüf eseri
 izlediğim bu filmde, 'NASH DENGESİYLE' karşılaşmış olmam beni epey şaşırtmıştı.Bu teorem düşündüğünüz gibi ünlü bir matematikçinin  teoremi ve o ünlü kişi  'JHON FORBES NASH 'tır.
Nash dengesi nedir, Kısaca bahsetmek gerekirse Nash dengesi; eğer hepimiz aynı şeyi istersek, birbirimizin önünü keser, birbirimizi kısıtlar ve hiçbirimiz onu elde edemeyiz. Sonra gerçek istediğimizden uzaklaşır, farklı alternatifleri değerlendirmeye çalışırız. Diğer durumlar, ilk duruma yoğunlaşmamızın   ardından,gerek kaçan fırsatlar, gerekse karşılaştığımız zorluklardan dolayı kaybederiz. Eğer herkes, aynı anda aynı şeyi istemezse, kimse kimsenin yoluna çıkmaz. Diğer durumlar için gerekli enerji ve
zamanı kaybetmemiş oluruz.Herkesin, kazanmasının tek yolu bu diye düşünebiliriz.Herkesin, en iyi sonuca ulaşması, kendisi için en iyi olanı yapmasıdır; fakat herkes kendisi için en iyi olanı yapsa,yine ortaya çelişkili bir durum çıkıyor.

       Düşünsenize, herkes herkesten habersiz yine herkes, kendisi için en iyi durumu gerçekleştirmeye çalışması sizce  de diğerlerinden habersiz olunduğu için, diğerlerinin önünü kesmeleri, söz konusu değil midir ? Bu yüzdendir ki, kendisi için en iyi durumu gerçekleştirmek isterken, bunu isteyenlerle işbirliği, bir nevi haberleşme süreci içerisinde olunsun.
      Adam Smith'in, tezi olan: ''Her insan kendi çıkarını düşünür ve ona göre hareket ederse, toplumun refahı da ona göre artar."Düşüncesini geliştirerek,"her insan, hem kendi çıkarını hem de ait olduğu grubun menfaatlerini düşünür ve ona göre hareket ederse, toplam refahı da o ölçüde  artar"görüşünü ortaya koymuştur. bu, benim etkilendiğim teorilerden bir tanesiydi ve filmde, bu teoriyle karşılaşmak, tesadüf eseri de olsa bu kadar örtüşebilirdi. Şiddetle tavsiye ediyorum.Tekrar tekrar söylüyorum' AKIL OYUNLARI' izlenmesi gereken bir film. Bir başka teori, bir başka film önerisinde görüşmek üzere takipte kalın ;)
                                                                                                                        

   
Az önce, pilav yaparken aklıma geldi ve sizinle paylaşmak istedim. Belki duymuşsunuzdur ama duymayanlar olabileceğini düşünerek, paylaşmak istedim.Pilav demişken şunu söyleyeyim, daha lezzetli bir pilav yemek istiyorum ama bulyonlar yapay bir tat veriyor diyorsanız size, şunu söyleyebilirim ki, denemekte bir o kadar kolay :)
      Aslında burada yazmam gereken şey,nasıl bulyon yapılır değildi; ama onu da kısaca söylemiş olalım:) bulyonlardan hoşlanmıyor ve kendi bulyonunuzla pilav yapmak istiyorsanız, haşladığınız tavuğun suyunu, buz kalıplarına dökerek doğal bir bulyon elde edebilirsiniz. Pilavlarınızı daha lezzetli bir hale getirip, hemde bulyonlar sağlık açısından yararlı mı, içinde ne var, diye düşünmekten kurtulmuş olacaksınız.
        Gelelim benim söyleyeceğim şeye;) Pilavımız  güzel ama tuzlu oldu, ne yapacağız? güzelim pilavımızı çöpe mi dökeceğiz? Tabiki hayır, hemen orta boy bir adet patatesimizi,görselde gösterdiğim gibi dilimleyerek pilavınız üzerine serin ve tuzu çekmesi için bir süre bekleyip, pilavınızı alabilirsiniz. Sizden ricam son dakika bunun farkında olmamanız ki,biraz sulu olup patatesinde en az pilav kadar var olan su ve buhar yardımıyla tuzları çekmiş olsun .Şimdiden afiyet olsun .Sizinde fazla tuzları ne yapacağınız konusunda bir fikriniz varsa, lütfen yorum kısmına yazınız .Esen ve hoşça kalın :)
                                                                                                                       CEYDA GÜNAY

Kitaplar diyordum ne hoş şeyler, sizi kendi dünyasına çekmek dışında nasılda arkadaş olup dertlerinizi sıkıntılarınızı sırtlanıyorlar.
Yaşar kemal kitapları, Bu aralar tabiri caizse, Yaşar Kemal'e takmış durumdayım. Bir yazar yaşadığı coğrafyaya bu kadar mı hakim olur, bu kadar mı iyi yansıtabilir, inanın şaşılası bir halde okuyorum. Sadece yaşadığı coğrafyayı olsa iyi, peki ya insanlara...
Bir kitap yazarsam eğer, bu kendimden çok Yaşar Kemal'in tadıyla yoğrulur. Herkesin kendim olacağım diyerek başladığı ve çok etkilendiği yazarlar etrafında döndüğü yazıları elbette vardır. İşte bu da öyle bir şey.
Şu an, sıcacık, yüreğinize değen bir romanı taze bitirdim. Yaşar Kemal'in 'Teneke' adlı romanını. Gerçekten idealizmi hücrelerinize kadar hissedebileceğiniz belki de yaşanılan milli mücadele dönemi romanlarının kıymetli eserlerinden biri. Okurken acıma duygusunu, tecrübesizliği, yaşadığınız yerdeki savaşmanız gerekenlerini size apaçık gösteriyor. Ben idealist bir gencin nelerle savaşmak zorunda olduğunu gördüm ve çok etkilendim. Genç, tecrübesiz ama meslek aşkıyla dolu, küçük yüreğinde  büyük umutlarla, Anadolu'nun her köşesine hizmet götürmek isteyen genç Kaymakamın uğraşmak zorunda olduğu durumları anlatan bir baş yapıt. Kitap hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki bence burada anlatılmaz, anca kitap okunarak anlaşılır. Keyifle okuyacağınız bir kitap, hepinize iyi okumalar :)
Nazım hikmet hakkında bir anı okumak için Nazım hikmetin anısı yazımı okumanızı tavsiye ederim.

Tavuklu işkembe çorbası nasıl olur, Sarımsaklı tavuk çorbası nasıl yapılır.

Öncelikle merhaba sevgili okurlarım,
Bugün size müthiş bir çorba tarifi yazacağım.

YAŞLANMA KARŞITI IŞIL IŞIL BİR CİLT MASKESİ NASIL YAPILIR , HAZIRLANIŞI